komunistmucadele
 
  Ana Sayfa
  Komünizm Nedir?
  Türkiye'de Komünist Mücadele
  Dünyada'ki Komünist Liderler
  Dev-Yol
  Üniversiteli ve Liseli Gençlik
  12 Eylül Riyakarlığı ve Gerçekler
  Gerilla Savaşı:Bir Yöntem
  Solcu Dernekler-Partiler
  Anti Emperyalist Mücadele
  Önderlerimizden Sözler
  PKK Solcu Örgüt Değildir!
  İtiraf Ediyoruz
  -Dünya'da Yapılan Devrimler-
  Castro ve Küba Devrimi
  Mao ve Çin Devrimi
  Vietnam Devrimi
  Chavez ve Venezüella
  -Katliam-Darbe-İşkence-
  Kanlı Pazar
  1 Mayıs 1977 Katliamı
  12 Eylül ve Diyarbakır Zindanı
  Sivas Madımak Oteli Katliamı
  26 Eylül 1999 Ulucanlar Katliamı
  -Yazılarım-
  Faşizm Nedir?
  Sınıf Mücadelesi
  PKK Hakkında Gerçekler
  -Felsefe-
  Felsefe Nedir?
  Filozofların Felsefe Hakkında Düşünceleri
  Varoluşçuluk
  İdealist Felsefe
  İslami Felsefe
  Materyalist Felsefe
  Diyalektik Materyalizm
  Epikürcülük
  Nihilizm
  Jean Paul Sartre
  Friedrich Wilhelm Nietzsche
  Aabye Kierkegaard
  Martin Heidegger
  Gorgias
  Albert Camus
  Immanuel Kant
  Mihail Bakunin
  Karl Heinrich Marx
  Friedrich Engels
  Georges Politzer
  Demokritos
  La Mettrie
  Auguste Comte
  Francis Bacon
  Saint Simon
  John Locke
  Farabi
  Herakleitos
  Friedrich Hegel
  Socrates
  Sigmund Freud
  Albert Schweitzer
  Ziyaretçi Defteri
1 Mayıs 1977 Katliamı
"1 Mayıs 1977" Katliamı
___________________________________________________________
İşçi sınıfının tarihindeki en büyük katliamlardan biri olan 1 Mayıs 1977, oligarşinin kirli tarihinin de bir parçasıdır.
Uluslararası işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününün 50 yıllık aradan sonra Türkiye'de 1976 yılında yüzbinlerce kişinin katıldığı kitlesel bir gösteriyle kutlanması, oligarşiyi büyük ölçüde tedirgin etmişti.
DİSK'in organize ettiği 77 1 Mayıs'ı ise bu kez daha güçlü ve kapsamlı bir biçimde kutlanacaktı. 22 Nisan günü yaptığı açıklamada 1 Mayıs'a katılacak örgütleri ve atılacak sloganları ilan ediyor ve 20 bin DİSK görevlisinin güvenlik için hazır olduğunu duyuruyordu. Bu arada sağcı-faşist basın kışkırtıcı yayınlarına hız vermekteydi. Örneğin 20 Nisan gününün Ortadoğu gazetesi "Sol 1Mayıs'ta Halkı Galeyana Getirmek İstiyor" şeklinde manşet atmıştı. 1 Mayıs gününün Tercüman'ında ise Rauf Tamer, "Arabalar tahrip edilecek, inşallah aldanırız ama, kanlar akacak. Çeşitli solcu gruplar arasında slogan kavgasıdır bu" diye yazıyordu. 30 Nisan tarihli Bayrak gazetesinin manşeti de, "DİSK ve Maocu Gruplar arasında çatışma bekleniyor!" şeklindeydi.
Aslında provokasyon daha mitingin afişleri asılırken başlamış ve 18 Nisan gecesi Kocamustafapaşa'da öldürülen Sadık Canaslan adlı öğrencinin sol içi çatışmada vurulduğu söylentileri yayılmıştı. Cinayetten ötürü suçlanan İGD yönetimi bir açıklamayla olayla ilgilerinin olmadığını duyurmuş; fakat bu kez 28 Nisan sabahı İzmir'de yapılan afişlemelerde İdris Türkoğlu adlı bir başka öğrenci öldürülürken aynı iddialar öne sürülmüştü.
Ve 1 Mayıs 1977 sabahı... Türkiye'nin her yanından akın akın gelen işçiler ve devrimci yurtseverler alandaki yerlerini almaktadırlar.
Yürüyüş son derece düzenlidir ve katılım yaklaşık 500 bin civarındadır. Saatler 19.00'u gösterirken katılımın umulanın çok üstünde olması nedeniyle miting hâlâ bitmemiş, Anadolu'dan gelen kortejler henüz alana girememiştir. Bu arada DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler de konuşmasını tamamlamak üzeredir.
İlk silah sesi o an duyulur. Daha sonra alana hakim noktalardan kitlelerin üzerine kurşun yağmaya başlar. İlk silah sesi olayı başlatmak için bir işarettir. DİSK'in kürsü sorumlusu Sıtkı Coşkun'un "Sular İdaresi üzerinde ateş eden insanlar var. İhtar ediyoruz. Bunları etkisiz hale getirin, alın..." diye yaptığı anons işe yaramaz. İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan'ın toplum polisinin amirine sorduğu "Bu duvarın üzerinden ateş edildi bize. Bunlar polis midir, görevli midir?"sorusu da yanıtsız kalır ve İsvan coplanır. Daha sonraki soruşturmalarda ise bu kişiler tamamen reddedilir; zaten boş kovanlar da anında toplanmıştır.
Ateş açılan noktalardan bir diğeri olan Pamuk Eczanesi'nin üst katında ise tabancalar ve mermi kovanları bulunacaktı.
Alanın tarandığı bir başka merkez de Inter Continental Oteli'ydi. Daha sonra otelin beşinci ile altıncı katının camlarında içeriden atılmış kurşunların delikleri görülecekti. Günaydın gazetesinden Necati Doğru, "5.katta bir odanın kapısı açıktı. Odanın pencerelerinden alanı seyreden kişiler ve masa üzerinde teleobjektifli makineler gördüğüm için gazetecilerin bu odada olduğunu sanarak içeri girdim. Adımımı atar atmaz oldukça mütecaviz bir biçimde itilerek durduruldum. Garsona bu odadakilerin kim olduklarını sordum, "polisler" yanıtını aldım" diyordu. 510 numaralı odada ise MİT yuvalanmıştı
Tüm bunların yanısıra, dikkat çeken bir başka grup ise, ellerindeki çantaları bir an bile yere bırakmayan ve o gece uçakla ülkeyi terkeden 8-10 kişilik Amerikalıyd
Son derece açık olan şey, ateşin kalabalığı kürsüye doğru sıkıştırarak panik yaratma amacıydı. Panzerler kitleyi sıkıştırıyor ve insanları en dar yokuşa, Inter Continental Oteli ile Pamuk Eczanesi arasında kalan Kazancı Yokuşu'na doğru yöneltiyordu. Olaylar başlamadan az önce Kazancı yokuşu başına park edilen mavi renkli bir Fiat kamyonet ve yerlerde rastgele duran tekerlekli el arabaları. Kazancı'ya iniş ve çıkışı engelliyorlardı. Sel halinde akan insanlar kamyonetin iki yanından ve el arabalarının üzerinden geçerek Kazancı Yokuşu'ndan aşağıya doğru kaçmaya çalışıyorlardı. Tam bu sırada yokuşun biraz aşağısındaki garajdan çıkan beyaz renkli bir Renault uzun menzilli silahlarla kitleyi tarayacaktı.
Beyaz Renault'da bulunan polis memuru Necati Tınaz, daha sonra bu durumu"üstümüze geldiler havaya ateş ettik"diye açıklayacaktır. Sonuçta o gün Taksim Alanı'nda 126 kişi yaralanmış, 34 kişi de şehit düşmüştü. Ölümlerin 28'i ezilmeler sonucu meydana gelmişti. Yalnızca 25 kişi Kazancı Yokuşu'nda ezilerek Meral Özkol ise panzer altında kalarak yaşamını yitirmişti. Olayda 2000'e yakın mermi atıldığı saptanmış, buna karşın yalnızca 5 kişi kurşun yarası nedeniyle ölmüştü. Açılan davanın iddianamesinde, amacın "halk üzerinde yılgı, korku ve panik yaratmak" olduğu vurgulanıyordu.
Ertesi gün boyalı basın, beklendiği gibi sol içi çatışmayı öne çıkarıyor ve "Maocu vatan hainleri işçi bayramını kana buladı" (Günaydın), manşetleri atıyordu. Sol gazeteler de hâlâ olayın ne olduğunu anlamamakta ısrarlıydılar. TKP'nin organı Politika'ya göre "1 Mayıs töreni tam bittiği sırada Maocu ve terörist oldukları ileri sürülen grupların silahlı saldırısına uğramıştı." Diğer taraftan de benzer açıklamalar birbirini izliyordu.
Olayların sonrasında devrimci sosyalist hareket ve Dev-Genç gibi yapılar ise olayın CIA tarafından tezgahlandığını, sol içi bir olay olmadığını vurgulamışlardı.
Olayı yakından yaşamış biri olan Şükran Ketenci ise, "Bence olayı başlatmada araç olma anlamında, yürüyüşe alınmayan gruplar suçlansa bile, olayın boyutlarını büyüten, yönlendiren çok daha değişik güçlerdi" diye açıklama yapıyordu.
Yarım yüzyıllık uzun bir aradan sonra Türkiye'de ikinci kez kutlanan 1 Mayıs, böyle sonuçlanmıştı. 8'i kadın tam 34 kişinin kanı Taksim Alanı'nı kızıla boyamıştı. Amaç, her zamanki gibi aynıydı: yükselen kitle hareketini boğmak, devrimci gelişmeyi önlemek.
İşçi sınıfı, şehitlerini unutmadı ve sonsuza dek unutmayacak...
 
 
  Komünist Mücadele  
 
 

 
 
   
 
 

 
Bugün 11 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol