12 Eyül darbesi ile ülkeyi bir işkencehaneye çeviren faşizm, hapsanelerdeki tutsaklara da binlerce yıllık insanlık tarihini bile utandıracak işkenceler, baskılar yapıldı. Tutsaklara copla tecavüz etmek, bok yedirmek, insanlık onurunu hiçe sayacak ne varsa yaparak Hitler faşizmine bile rahmet okutmakta geride kalmadılar. Bu zindanlardan birisi de Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevidir. Bu cehennemde yapılanları Zülfikar Tak'ın "Karakalem Çalışmaları" Sergisinden aktarıyoruz.
Polis sorgusundan sonra tutuklanıp cezaevine getirilen tutukluların iradelerini kırıp teslim almak için Diyarbakır cezaevinde yapılan ilk uygulama; "HOŞGELDİN TÖRENİ"
Tutuklulardan oluşturulan insan piramidini gardiyanlar cop ve kalaslarla yıkmaya çalışır, işkenceye dayanamayan tutuklular birden üst üste beton zemine çakılır.
Tutuklular üst üste yığın gibi atılarak Atatürk'ün Kocatepe'ye çıkışı canlandırılır.
KANTAR. Havalandırmaya çıkarılan tutuklulardan en iri ve güçlüsü gardiyan tarafından kantar olmakla görevlendirilir. Kantar görevini yapan tutuklu sırasıyla gelip önünde sırt üstü uzanan tutukluyu cinsel organından tutarak havaya kaldırmaya çalışır ve o kaldırma esnasında gardiyana dönerek "falan kişi bu kadar kiloyla emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım" diye tekmil verir.
KERVAN. Askeri eğitim için havalandırmaya çıkarılan tutuklulardan kervan oluşturulur. Kervan dört kategoriye bölünür a)deve, b)insan, c)eşek, d)köpek.
KUYRUKLU KÜRT. Sıvı yağla yağlanmış jopun tutuklunun makatına sokulması biçiminde tecavüz edilir, jopun dışarıda kalan kısmı kuyruğu andırması nedeniyle bu tecavüz ya da işkence biçimine "Kuyruklu Kürt" denilmiştir işkenceciler tarafından. (Resmin alt köşesinde görülen kişi D.Bakır cezaevindeki vahşetin mimarı olarak tarihe geçen Esat Oktay Yıldıran'dır).
Teslim alınıp koğuşlara götürülen tutukların ihanete gitmeleri için işkenceler en üst boyutta uygulanmıştır. "Ya bok ya da kuzu" işkencesi en çarpıcı işkence yöntemlerinden birisidir. Havalandırmaya çıkarılan tutukların ellerine birer servis tabağı verilerek kapağı açılan foseptik çukurunun önünde sıraya dizdirilir. Herkes foseptik çukurunda birikmiş insan dışkısını tabaklarına koyup yemek zorundadır. Bunu yapmayan tutuklular ise üstüne kuzu yazdıkları kalas ve sopalarla dövülerek işkenceye tabi tutulurlar.
Havalandırmaya çıkarılan tutukluların elbiselerinin alt kısmı çıkartılarak bellerini bükerek ileriye doğru uzanmaları emredilir. O pozisyonda tutukluların makatına birer sigara yerleştirilerek yakılır, sigara bitinceye kadar o pozisyonda tutuklulara havalandırma turu attırılır.
RANZA ALTI. Koğuşta bulunan onlarca tutukluya aynı anda, keresteden yapılmış ranzaların altına girmeleri için "ranza altı ol" talimatı verilir. Can havliyle kendilerini ranzaların altına atmaya çalışan tutukluların dışarıda kalan yerlerine üzerinde "koçum benim", "kuzu", "yavrum ye beni", "okşa beni", "kara bela" gibi ifadeler bulunan kalas ve sopalarla işkence edilir.
PASPAS. Onlarca metre uzunluğundaki ana maltada kilolarca deterjan suyla karıştırılarak köpük haline getirilir ve dört tutuklu sırt üstü bu köpüğün içinde yere yatırılır. Dört tutuklu da yere uzanan tutukluların ayaklarından çekerek maltayı baştan başa dolaştırılıp temizlik yapmaya çalışır.
Tutuklular baş aşağı pozisyonda, ayaklarından biri merdiven parmaklıklarına diğeri de kapı mazgalına zincirlerle bağlanarak gerdirilir, gerdirilen tutukluya gardiyanlar tarafından üzerinde "okşa beni" yazısı olan kalaslarla işkence yapılır.
PROVA. Gece yarısı yataklarından kaldırılan tutuklular teker teker kapı dibinde kurulan masanın önüne getirilir. Tutukluya Diyarbakır askeri mahkemesinin hazırlamış olduğu dava iddianamesinde yazılı olan suçu okunduktan sonra merdiven parmaklıklarına bağladıkları ipi boyunlarına geçirmek için boş meyve sandıklarının üstüne çıkarılır, gardiyanlardan birinin boş kasaları tekmelemesiyle birlikte tutuklu ipte asılı kalır. Kapı mazgalından bakan "Minik Asteğmen"in işaretiyle asılı olan tutuklu ipten kurtarılır.
Görüş sırasında hem tutuklular hem de ziyarete gelen aileleri her iki taraftan gardiyanlar tarafından denetlenir ve tartaklanır. Kürtçe konuşmak kesinlikle yasaktır. Yan duvarda "Türkçe Konuş Çok Konuş" yazısı vardır.
Mahkeme salonunun cezaevi koğuşu ya da havalandırmasından tek farkı tutukluların mahkeme salonunda oturarak işkence görmesidir.
1981 ölüm orucu, 43 gün sürdü. Ali Erek bu eylemde işkence edilerek katledildi.
DÖRTLERİN EYLEMİ.
MAZLUM DOĞAN'IN NEWROZU
1983 Eylül direnişi
1984 ocak direnişi, sinema salonunda tektip elbise giydirme işkencesi.
YILMAZ DEMİR'in 1984 direnişinde gerçekleştirdiği eylem. Yılmaz Demir eylem yerinde "Özgürlük için savaşmayana özgürlükçü denmez" ibaresiyle sona eren bir not bırakmıştı.
1984 Ocak direnişini kırmak için kapıdan giremedikleri için çatıdan saldıran askere karşı tutukluların sergiledikleri kahramanca direniş.
1984 Ocak direnişi boyunca NECMETTİN BÜYÜKKAYA, ORHAN KESKİN, CEMAL ARAT, YILMAZ DEMİR, REMZİ AYTÜRK isimli tutuklular yaşamlarını yitirdi.
Hücrede (35.koğuş) 1984 ocak direnişi ve bu direnişe tazyikli suyla yapılan müdahale.